No | Türkçe Meali | Arapça Okunuşu | Arapça |
---|---|---|---|
No | Türkçe Meali | Arapça Okunuşu | Arapça |
1 |
|||
2 |
Celcelûtiye Kasidesi |
Kasîdetün Celcelûtiye |
قَصِيدَةٌ جَلْجَلُوتِيَّةٌ |
3 |
Seyyidine İmam Ali KerremAllahü Veche Radıyallâhu Anh |
Lil İmâmi Seyyidinâ Aliyyi KerramAllahu Vechehu Ve radiyellâhu anhu |
لِلْإِمَامِ سَيِّدِنَا عَلِيٍّ كَرَّمَ اللهُ وَجْهَهُ وَرَضِيَ اللهُ عَنْهُ |
4 |
Bütün sırların hazinesi Bismillah ile başladım. Ruhum, içinde sırların gizlendiği hazineyi onunla keşfetti. |
Bede'tü bi bismillahi rûhî bihihtedet
|
بَدَأْتُ بِبِسْمِ اللهِ رُوحِي بِهِ اهْتَدَتْ
إِلٰى كَشْفِ أَسْرَارٍ بِبَاطِنِهِ انْطَوَتْ |
5 |
Ardından mahlukatın en hayırlısı, dalalet ve yanlışlıkların ortadan kaldırıcısı Hz. Muhammed'e (s.a.s.) salavat getirdim. |
Ve salleytü bissânî alâ hayri halkıhî
|
وَصَلَّيْتُ بِالثَّانِي عَلَى خَيْرِ خَلْقِهِ
مُحَمَّدٍ مَنْ زَاحَ الضَّلاَلَةَ وَالْغَلَتْ |
6 |
Allah'ım! Senin ismine dayanarak dua ediyorum. Allah, Ehad ve Bedi' isimlerini şefaatçi kılıp niyazla senden istiyorum. |
İlâhi lekad aksemtü bismike dâıyen
|
إِلٰهِي لَقَدْ أَقْسَمْتُ بِاسْمِكَ دَاعِيًا
بِآجٍ وَمَاهُوجٍ جَلَتْ فَتَجَلْجَلَتْ |
7 |
Kadri yüce olan ism-i azamınla senden istiyorum, Yâ İlahi işlerimi kolaylaştır. |
Seeltüke bi ismil muazzami kadruhû
|
سَئَلْتُكَ بِالْإِسْمِ الْمُعَظَّمِ قَدْرُهُ
وَيَسِّرْ أُمُورِي يَا إِلٰهِي بِصَلْمَهَتْ |
8 |
Yâ Hayyu Yâ Kayyum! Allah Ehad, Bedi' ve Bâsıt isimlerini şefaatçi kılarak sana yalvarıyorum. |
Ve yâ hayyü yâ kayyûmü edûke râciyen
|
وَيَا حَيُّ يَا قَيُّومُ أَدْعُوكَ رَاجِيًا
بِآجٍ اَيُوجٍ جَلْجَلِيُّوتٍ هَلْهَلَتْ |
9 |
Ey yaratma mertebelerinin en yükseğinde bulunan Allah'ım! Sabit ve Cebbar isimlerinin hakkı, uyumaz sıfatın ve ateşleri söndüren Halim isminin hürmetine bu fitne ateşi sönsün. |
Bi samsâmin tamtâmin ve yâ hayra bâzihın
|
بِصَمْصَامٍ طَمْطَامٍ وَيَا خَيْرَ بَازِخٍ
بِمِحْرَاثِ مِهْرَاشٍ بِهِ النَّارُ أُخْمِدَتْ |
10 |
Ey her derde ve her işe anında müdahale eden ve darda kalanların yakarışlarına cevap veren Allah'ım! Bedi, Ehad ve Basıt isimlerinle sana yalvarıyorum. |
Bi âcin ehûcin yâ ilâhî mühevvicin
|
بِآجٍ اَهُوجٍ يَا إِلٰهِي مُهَوِّجٍ
وَيَا جَلْجَلُوتٍ بِالْإِجَابَةِ هَلْهَلَتْ |
11 |
Kayyum ismin hürmetine, kalbimi kirlerinden temizleyerek ihya et. Ona senin sırrın yerleşip ışık saçsın. |
Li tuhyî hayâtel kalbi min denesin bihî
|
لِتُحْيِيَ حَيَاةَ الْقَلْبِ مِنْ دَنَسٍ بِهِ
بِقَيُّومٍ قَامَ السِّرُّ فِيهِ وَأَشْرَقَتْ |
12 |
O sırrın nurunun parıltılarından üzerimde bir aydınlık bulunsun. Böylece yüzümde bir ışık zuhur edip parlasın. |
Aleyye dıyâün min bevârikı nûrihî
|
عَلَيَّ ضِيَاءٌ مِنْ بَوَارِقِ نُورِهِ
فَلاَحَ عَلَى وَجْهِي سَنَاءٌ وَأَبْرَقَتْ |
13 |
Kerim olan Mevla'mızın hikmetiyle kalbimin üzerine rahmet sağanakları dökülsün ve dilim kalbimin tercümanı olarak o rahmet hazinelerini terennüm etsin. |
Ve subbe alâ kalbî şeâbîbû rahmetin
|
وَصُبَّ عَلَى قَلْبِي شَآبِيبُ رَحْمَةٍ
بِحِكْمَةِ مَوْلٰينَا الْكَرِيمِ فَأَنْطَقَتْ |
14 |
Her yandan beni nurlar kuşatsın da büyük Mevla'mızın heybeti bizi yüceltsin. |
Ehâtat biyel envâru min külli cânibin
|
أَحَاطَتْ بِيَ الْأَنْوَارُ مِنْ كُلِّ جَانِبٍ
وَهَيْبَةُ مَوْلٰينَا الْعَظِيمِ بِنَا عَلَتْ |
15 |
Seni tesbih ederim, ey yaratma ve yoktan var etme mertebesinin en yükseğinde bulunan ve ölüleri kerimane dirilten Allahım! |
Fe sübhânekellâhümme yâ hayra bâriin
|
فَسُبْحَانَكَ اللّٰهُمَّ يَا خَيْرَ خَالِقٍ
وَيَا خَيْرَ خَلَّاقٍ وَأَكْرَمَ مَنْ بَغَتْ |
16 |
Bir araya getirilmiş heca (mukattaa) harflerinin hakkı için beni maksatlarıma ve her türlü ihtiyaçlarıma erdir. |
Fe bellığnî kasdî ve külle meâribi
|
فَبَلِّغْنِي قَصْدِي وَكُلَّ مَأٰرِبِي بِحَقِّ
حُرُوفٍ بِالْهِجَاءِ تَجَمَّعَتْ |
17 |
Yüce ismi azamın ve Kur'anın her tarafı kuşatan nuruyla irademe yerleştirilen harflerin sırrı hürmetine; yüce olan ruhların ve ism-i azamının nuru hürmetine.. |
Bi sirri hurûfin ûdiat fî azıymetî
|
بِسِرِّ حُرُوفٍ أُودِعَتْ فِي عَزِيمَتِي
بِنُورِ سَنَاءِ الْإِسْمِ وَالرُّوحِ قَدْ عَلَتْ |
18 |
Nurlardan üzerime ışık saçacak bir feyiz akıt ve Nur isminle ölü kalbimin cansızlığını giderip hayatlandır. |
Efıd lî minel envâri feydate müşrıkın
|
أَفِضْ لِي مِنَ الْأَنْوَارِ فَيْضَةَ مُشْرِقٍ
عَلَيَّ وَأَحْيِى مَيْتَ قَلْبِي بِطَيْطَغَتْ |
19 |
Allah'ım! Hakim isminle bana bir heybet ve celal giydir ve düşmanlarımın ellerini benden çektir. |
Elâ ve elbisennî heybeten ve celâleten
|
أَلَا وَأَلْبِسَنِّي هَيْبَةً وَجَلَالَةً
وَكُفَّ يَدَا الْأَعْدَاءِ عَنِّي بِعَلْمَهَتْ |
20 |
Kadri yüce Selam, Aziz ve Celil isimlerinin hürmetine benimle her türlü düşman ve hasetçi arasına perdeler koyarak beni onların kötülüklerinden koru. |
Elâ ve ahcübennî min adüvvin ve hâsidin
|
أَلَا وَاحْجُبَنِّي مِنْ عَدُوٍّ وَحَاسِدٍ
بِحَقِّ شَمَاخٍ أَشْمَخٍ سَلَّمَتْ سَمَتْ |
21 |
Bu korumayı Celil, Rauf, Münezzeh, Kuddüs ve kendisiyle karanlıkların dağıldığı Rahim isimlerinin nuruyla lütfet. |
Bi nûri celâlin bâzihın ve şerantahın
|
بِنُورِ جَلَالٍ بَازِخٍ وَشَرَنْطَخٍ
بِقُدُّوسِ بَرْكُوتٍ بِهِ الظُّلْمَةُ انْجَلَتْ
|
22 |
Ey Rabbim! İsm-i Azam'ının nuru ile ihtiyaçlarımı gider ve Hayy isminle hacetimi süratle yerine getir. |
Elâ vakdı yâ rabbâhü bin nûri hâcetî
|
أَلَا وَاقْضِ يَا رَبَّاهُ بِالنُّورِ حَاجَتِي
بِنُورِ أَشْمَخٍ جَلْيًا سَرِيعًا قَدِ انْقَضَتْ |
23 |
Allah'ım! Mabud, Hu, Samed, Şehid ve Kafi isimlerinin hürmetine işlerimi kolaylaştır. |
Biyâhin ve yâyûhin nemûhin esâliyen
|
بِيَاهٍ وَيَايُوهٍ نَمُوهٍ اَصَالِيًا
وَيَا عَالِيًا يَسِّرْ أُمُورِي بِصَيْصَلَتْ |
24 |
Ey celal sahibi ve ey Halim! Senin yardımınla açılacak bir ilmin sırlarıyla bana bir ikram lütfeyle. |
Ve emnahnî yâ zel celâli kerâmeten
|
وَامْنَحْنِي يَا ذَا الْجَلَالِ كَرَامَةً
بِأَسْرَارِ عِلْمٍ يَا حَلِيمُ بِكَ انْجَلَتْ |
25 |
Sırları kesin ve inkişaf etmiş Kuranı Hakimin nurani ve açık ifadeleriyle beni her türlü korku ve sıkıntıdan kurtar. |
Ve hallısnî min külli hevlin ve şiddetin
|
وَخَلِّصْنِي مِنْ كُلِّ هَوْلٍ وَشِدَّةٍ
بِنَصِّ حَكِيمٍ قَاطِعِ السِّرِّ أَسْبَلَتْ |
26 |
Ey celal sahibi ve ey kırık gönülleri üzüntüden kurtarıp saran Cabir! “Kün(Ol!)” emrinin “Kaf” harfi hürmetine beni koru. |
Ve ahrisnî yâ zelcelâli bi kâfi kün
|
وَاحْرُسْنِي يَا ذَا الْجَلَالِ بِكَافِ كُنْ
أَيَا جَابِرَ الْقَلْبِ الْكَسِيرِ مِنَ الْخَبَتْ |
27 |
Tehlikeler deryasında beni güvende kıl ve hayırlı bir sahile çıkmayı nasip eyle. Sensin benim sığınağım. Sıkıntılar ancak seninle ortadan kalkar. |
Ve sellim bi bahrin ve a'tınî hayra berrihâ
|
وَسَلِّمْ بِبَحْرٍ وَأَعْطِنِي خَيْرَ بَرِّهَا
فَأَنْتَ مَلَاذِي وَالْكُرُوبُ بِكَ انْجَلَتْ |
28 |
Rahmet olan yağmurun sağanağı gibi üzerime (maddimanevi) rızık yağdır. Her ne kadar günahta aşırı gitseler de alemlerin ümidi yalnız Sensin. |
Ve subbe aleyyer rizka sabbete rahmetin
|
وَصُبَّ عَلَيَّ الرِّزْقَ صَبَّةَ رَحْمَةٍ
فَاَنْتَ رَجَاءُ الْعَالَمِينَ وَلَوْ طَغَتْ |
29 |
Ey celal sahibi! Basir isminin hürmetine düşmanlarımızı sağır dilsiz, kör ve konuşamaz eyle. |
Ve asmim ve ebkim sümme a'mi adüvvena
|
وَأَصْمِمْ وَأَبْكِمْ ثُمَّ أَعْمِ عَدُوَّنَا
وَأَخْرِسْهُمْ يَا ذَا الْجَلَالِ بِحَوْسَمَتْ |
30 |
Alim ve Ğani ve Sabur isimlerinle beraber İsm-i Azam'ın kalasına sığınarak yanlışlıktan korunurum. |
Ve fi havsemin mea devsemin ve berâsemin
|
وَفِي حَوْسَمٍ مَعَ دَوْسَمٍ وَبَرَاسَمٍ
تَحَصَّنْتُ بِالْإِسْمِ الْعَظِيمِ مِنَ الْغَلَتْ |
31 |
Bütün âlemlerin kalplerine ülfet ve ünsiyet bahşet - gönül kapılarını İlâhî hakikatlere aç! Fettâh ismin hürmetine! Bana, rıza ve makbuliyet libasını giydir! |
Ve a'tıf kulûbel âlemiyne bi esrihâ
|
وَأَلِّفْ قُلُوبَ الْعَالَمِينَ جَمِيعَهَا
عَلَيَّ وَأَعْطِنِي الْقَبُولَ بِشَلْمَهَتْ |
32 |
Yâ ilahi! Yüceler yücesi isimlerin hürmetine işlerimizi kolaylaştır ve bize izzet ve yücelik ver. |
Ve yessir ümûrana yâ ilâhî ve a'tınâ
|
وَيَسِّرْ أُمُورِي يَا إِلٰهِي وَأَعْطِنِي
مِنَ الْعِزِّ وَالْعُلْيَا بِشَمْخٍ وَاَشْمَخَتْ |
33 |
Üzerimize af örtüsünü ger ve kalplerimize şifa ver. Kalpleri temizleyip şifaya kavuşturan yalnız sensin. |
Ve esbil aleynes setra veşfi kulûbenâ
|
وَأَسْبِلْ عَلَيْنَا السِّتْرَ وَاشْفِ قُلُوبَنَا
فَأَنْتَ شِفَاءٌ لِلْقُلُوبِ مِنَ الْغَثَتْ |
34 |
Allahım, Hu ismin hürmetine bütün rızkımızda bize bereket ihsan eyle ve güçlük düğümlerini çöz de rahatlayalım. |
Ve bâriklenallâhümme fi cem'ı kesbinâ
|
وَبَارِكْ لَنَا اللّٰهُمَّ فِي جَمْعِ كَسْبِنَا
وَحُلَّ عُقُودَ الْعُسْرِ بِيَايُوهٍ اِرْتَحَتْ |
35 |
Ey gerçek Mabud, yâ Hu ve yâ Hayrel Halikin! Ve ey bizim için rızıklar onun cömertliğinden coşup gelen. |
Biyâhin ve yâyûhin ve yâ hayra bâzihın
|
بِيَاهٍ وَيَايُوهٍ ويَا خَيْرَ بَازِخٍ
وَيَا مَنْ لَنَا الْأَرْزَاقُ مِنْ جُودِهِ نَمَتْ |
36 |
Her yönden gelen düşmanı senin yardımınla def ederiz. Sen de ism-i azamınla onları uzağa atar ve dağıtırsın. |
Neruddü bikel a'dâe min külli vichetin
|
نَرُدُّ بِكَ الْأَعْدَاءَ مِنْ كُلِّ وِجْهَةٍ
وَبِالْإِسْمِ تَرْمِيهِمْ مِنَ الْبُعْدِ بِالشَّتَتْ |
37 |
Ey Celal sahibi! Çöl kelerinin(kertenkele) yanına koşarak gelip şikayetini arz ettiği zatın (a.s.m.) hürmetine onları yüzüstü ve yardımsız bırakarak zelil eyle. |
Ve ahzilhüm yâ zelcelâli bi fadli men
|
وَاخْذُلْهُمْ يَا ذَا الْجَلَالِ بِفَضْلِ مَنْ
إِلَيْهِ سَعَتْ ضَبُّ الْفَلَاةِ وَقَدْ شَكَتْ |
38 |
Yâ ilahi benim ümidim ve seyyidim yalnız sensin. Bana karşı toplanıp hazırlanmış küfür ordusunun düzenini dağıt ve onları hezimete uğrat. |
Fe ente racâi yâ ilahî ve seyyidî
|
فَأَنْتَ رَجَائِي يَا إِلٰهِي وَسَيِّدِي
فَفُلَّ لَمِيمَ الْجَيْشِ إِنْ رَامَ بِي عَبَتْ |
39 |
Kur'an-ı Hakim'de kasem ve yeminle başlayan sure ve ayetlerin hürmetine, bütün zararlıların hile ve tuzaklarını benden defet. |
Ve küffe cemiyâl mudırrîne keydehüm
|
وَكُفَّ جَمِيعَ الْمُضِرِّينَ كَيْدَهُمْ
وَعَنِّي بِأَقْسَامِكَ حَتْمًا وَمَا حَوَتْ |
40 |
Ey eski ümmetlerden beri kendisinden dilekte bulunulanların en hayırlısı olan Mes'ul, ihsanda bulunanların en mükemmeli olan Kerim ve ümit kapılarının en değerlisi olan Me'mul! |
Fe yâ hayra mes'ûlin ve ekrame men a'ta
|
فَيَا خَيْرَ مَسْؤُولٍ وَأَكْرَمَ مَنْ أَعْطَى
وَيَا خَيْرَ مَأْمُولٍ إِلَى أُمَّةٍ خَلَتْ |
41 |
Ey Nur isminin sahibi olan Allah'ım! O ism-i şerifin hakkı için, yıldızımın meşalesini güzellik ve nur ile yak ki, çağlar, asırlar boyu parlamaya devam etsin. |
Ekıd kevkebî bil ismi nûran ve behceten
|
أَقِدْ كَوْكَبِي بِالْإِسْمِ نُورًا وَبَهْجَةً
مَدٰى الدَّهْرِ وَالْأَيَّامِ يَا نُورُ جَلْجَلَتْ |
42 |
Ey Ehad, Bedi, Aziz ve Celil olan Allah'ım! Senin bütün güzel isimlerin Sonsuz haşmet ve azametiyle sürekli parlamaktadır. |
Biâcin âhûcin celmehûcin celâletin
|
بِاٰجٍ أَهُوجٍ جَلْمَهُوجٍ جَلَالَةٍ
جَلِيلٍ جَلْجَلِيُّوتٍ جَمَاهٍ تَمَهْرَجَتْ |
43 |
Ey Evvel ve Ahir olan Allah'ım! Bütün mahlukatın arzu ve ihtiyaçlarına cevap veren güzel isimlerini zikrederek onların bereketine sığınıyorum. |
Bi ta'dâdi ebrûmin ve simrâzi ebramin
|
بِتَعْدَادِ أَبْرُومٍ وَسِمْرَازِ أَبْرَمٍ
وَبَهْرَتِ تِبْرِيزٍ وَأُمٍّ تَبَرَّكَتْ |
44 |
Nur kandili gizliden gizliye tutuşturulur. Kandiller kandili gizli olarak nurlanır. |
Tükâdü sirâcün nûri sirran beyâneten
|
تُقَادُ سِرَاجُ النُّورِ سِرًّا بَيَانَةً
تُقَادُ سِرَاجُ السُّرْجِ سِرًّا تَنَوَّرَتْ |
45 |
Dalalet ve inkarcılık ateşi; celal, kibriya, izzet, azamet ve rahmetinle ve Kuddüs isminin nuruyla söndürülür. |
Bi nûri celâlin bâzihın ve şerantahın
|
بِنُورِ جَلَالٍ بَازِخٍ وَشَرَنْطَخٍ
بِقُدُّوسِ بَرْكُوتٍ بِهِ النَّارُ أُخْمِدَتْ |
46 |
Mabudu bil hak olan yüce Allah; Hu, Kahhar, Cebbar, Samed, Şehid ve Selam isimlerinin tecellisiyle düşmanın küfür ve fitne ateşini söndürür. |
Biyâhin ve yâyûhin nümûhin esâliyen
|
بِيَاهٍ وَيَايُوهٍ نَمُوهٍ اَصَالِيًا
بِطَمْطَامٍ مِهْرَاشٍ لِنَارِ الْعِدَا سَمَتْ |
47 |
O nur; gerçek Ma'bud, Hak olan ve hakkı gerçekleştiren Cemil, Vedud ve Mucib olan zatın isimlerinin tecellisi ve yardımıyla insanlara kendini sevdirecektir. |
Bi hâlin ehîlin şel'ın şel'ûbin şâliın
|
بِهَالٍ أَهِيلٍ شَلْعٍ شَلْعُوبٍ شَالِعٍ
طَهِىّيٍ طَهُوبٍ طَيْطَهُوبٍ طَيَطَّهَتْ |
48 |
Ey Kayyum ve Vekil olan ve bütün ayetlerinin hikmetlerini yalnız kendisi bilen Allah'ım! Hannan isminin hürmetine dualarımı kabul et. |
Enûhın bi yemlûhın ve ebrûhın uksimet
|
اَنُوخٍ بِيَمْلُوخٍ وَاَبْرُوخٍ أُقْسِمَتْ
بِتَمْلِيخِ اٰيَاتٍ شَمُوخٍ تَشَمَّخَتْ |
49 |
Ey bütün sırlara vakıf olan Allah'ım! Mubdi ve Muid isimlerinin hürmetine bize şefkat ve merhametinle muamele et. |
Ebâzîha beyzûhın ve zeymûhın ba'dehâ
|
اَبَازِيخَ بَيْذُوخٍ وَزَيْمُوخٍ بَعْدَهَا
خَمَارُوخٍ يَشْرُوخٍ بِشَرْخٍ تَشَمَّخَتْ |
50 |
Her hak sahibinin hakkını layıkıyla veren, her varlığın ihtiyacını adaletle gideren Adl ve haklıyı haksızdan ayıran hüküm sahibi Hakem isimlerinin tecellisiyle dünya tahripten kurtulur ve tamir edilir. |
Bi belhın ve simyânin ve bâzûhın ba'dehâ
|
بِبَلْخٍ وَسِمْيَانٍ وَبَازُوخٍ بَعْدَهَا
بِذَيْمُوخٍ اَشْمُوخٍ بِهِ الْكَوْنُ عُمِّرَتْ |
51 |
Hak isminin hürmetine duamı kabul et, benim yanımda ol, düşmanlarıma karşı bana kafi gel. Çünkü artık onlar çok ileri gittiler. |
Bi şelmehatin akbil düâi ve kün meıy
|
بِشَلْمَخَتٍ اِقْبَلْ دُعَائِي وَكُنْ مَعِي
وَكُنْ لِي مِنَ الْأَعْدَاءِ حَسْبِي فَقَدْ بَغَتْ |
52 |
Ey Rab, ey Rahman! Sen hak Ma'budsun. Ey kuvvetli yardımcım! Şiddetli fırtınalar peş peşe kopmaktadır. |
Fe yâ şemhasâ yâ şemhasâ ente şemlehâ
|
فَيَا شَمْخَثَا يَا شَمْخَثَا أَنْتَ شَمْلَخَا
وَيَا عَيْطَلَا هَطْلُ الرِّيَاحِ تَخَلْخَلَتْ |
53 |
Korunmak ve düşmana şiddetli hücum gerçekleştirmek ancak senin yardımınladır. Senin yüce kapına sığınanın karanlığı dağılır. |
Bikel havlü ves savlüs şedîdü li men etâ
|
بِكَ الْحَوْلُ وَالصَّوْلُ الشَّدِيدُ لِمَنْ أَتَى
لِبَابِ جَنَابِكَ وَالْتَجَى ظُلْمَةُ انْجَلَتْ |