Sizin dua ikliminiz... Türkçe-Arapça binlerce dua
Risale-i Nur'dan Vecizeler
No Risale-i Nur'dan Vecizeler
No Risale-i Nur'dan Vecizeler

1

Acaba sırf dünya için mi yaratılmışsın ki, bütün vaktini ona sarfediyorsun! (Sözler)

2

Açılmaz düğümler, (Allah'ın) iradesiyle açılır. (Mesnev-i Nuriye)

3

Âcizim, âciz olanı istemem. (Sözler)

4

Adâvet etmek istersen, kalbindeki adâvete adâvet et, onun ref'ine çalış.

5

Ahbabın gittikleri âlem karanlıklı değil, yalnız yerlerini değiştirdiler; yine görüşeceksiniz. (Lem'alar)

6

Âhiret imanı, ihtiyarlara der Merak etmeyiniz, Sizin ebedî bir gençliğiniz var, gelecek ve parlak bir hayat ve nihayetsiz bir ömür sizi bekliyor. (Şualar)

7

Âhiretin vücudu, dünyanın vücudu kadar kat'î ve şübhesizdir. (Lem'alar)

8

Ahirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde, fani dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme. (Mesnev-i Nuriye)

9

Aklı başında olan insan, ne dünya umurundan kazandığına mesrur ve ne de kaybettiği şeye mahzun olmaz. Zira dünya durmuyor gidiyor, insan da beraber gidiyor.

10

Aklın nuru fen ilimleridir. Kalbin nuru ise din ilimlerdir.

11

Allah bir ism-i câmi' olduğundan esma-i hüsna adedince tevhidler, içinde bulunur.

12

Allah için işleyiniz, Allah için görüşünüz, Allah için çalışınız. O vakit sizin ömrünüzün dakikaları, seneler hükmüne geçer. (Lem'alar)

13

Allah namına vermek, Allah namına almak lâzımdır. (Mektubat)

14

Allah'a tevekkül edene Allah kâfidir. (Mesnev-i Nuriye)

15

Allah'ı tanıyan ve itaat eden, zindanda da olsa bahtiyardır… O'nu unutan, sarayda da olsa, zindandadır, bedbahttır. (Said Nursi)

16

Allah'ın hesabına kainata bakan adam her ne müşahede ederse ilimdir. Eğer gaflet hesabına bakarsa, ilim zannettiği şeyde cehil olur.

17

Allah'ın nuru ile nurlanan bir gönlün semasını hangi bulutlar kaplayabilir? (Tarihçe-i Hayat)

18

Allah, arının kanat sahifesini, hüceyrat ve zerrat ile yazdığı gibi, sema sahifesini de yıldızlar ve güneşler ile yazar, tezyin eder. (Mesnev-i Nuriye)

19

Allah, bir insanı kâinat sisteminde hârika cihazlarıyla bir katre sudan birden zahmetsiz yaratır. (Şualar)

20

Allah, Kabirden sizi ihya edip, haşre getirip, huzur-u kibriyasında hesabınızı görecektir. (Sözler)

21

Amelinizde rıza-yı İlahî olmalı. Eğer o razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. (Lem'alar)

22

Arkadaş, topraktan ve toprağa inkılab etmekten, kabirden ve kabre girip yatmaktan tevahhuş etme! (Mesnev-i Nuriye)

23

Asıl musibet ve muzır musibet, dine gelen musibettir. Musibet-i diniyeden her vakit dergâh-ı İlâhiyeye iltica edip feryad etmek gerektir.

24

Aynada görünen güzellik aynaya ait olmadıgı gibi, hiçbir güzellik de o güzelin malı değildir. Bütün güzellikler Cemîl isminden yansıyor.

25

Azametli, bahtsız bir kıt'anın; şanlı, tali'siz bir devletin; değerli, sahipsiz bir kavmin reçetesi, ittihad-ı İslâmdır. (Risale-i Nur)

26

Bak çeşmelere, çaylara, ırmaklara… Yerden, dağlardan kaynamaları tesadüfî değildir. (Sözler)

27

Bediüzzaman diyor ki: “Bir zaman gelecek, herkes benim halime gıbta edecektir.” (Tarihçe-i Hayat)

28

Beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasaydı, belâlar sel gibi üzerinize dökülecekti. (Lem'alar)

29

Belki kutsi hizmeti imaniye, bu nefsi bütün hevesatından vazgeçirmiş ve o hizmetteki manevi zevk ona kafi geliyor.

30

Ben ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam. (Bediüzzaman Said Nursi)

31

Ben nefsimi herkesten ziyade nasihata muhtaç görüyorum. (Sözler)

32

Beni, nefsini kurtarmayı düşünen hodgâm bir adam mı zannediyorlar? Ben, cemiyetin îmanını kurtarmak yolunda dünyamı da feda ettim, âhiretimi de. Seksen küsûr senelik bütün hayatımda dünya zevki namına bir şey bilmiyorum. Bütün ömrüm harb meydanlarında, esaret zindanlarında, yahut memleket hapishanelerinde, memleket mahkemelerinde geçti. Çekmediğim cefa, görmediğim eza kalmadı. Divan-ı harblerde, bir câni gibi muamele gördüm; bir serseri gibi memleket memleket sürgüne yollandım. Memleket zindanlarında aylarca ihtilâttan menedildim. Defalarca zehirlendim. Türlü türlü hakaretlere mâruz kaldım. Zaman oldu ki hayattan bin defa ziyade ölümü tercih ettim. Eğer dinim intihardan beni menetmeseydi, belki bugün Said topraklar altında çürümüş gitmişti.(Bediüzzaman)

33

Bil, Ey Aziz Kardeşim! Tefekkür, gafleti izale eder. (Mesnev-i Nuriye)

34

Bilirsin ki; ömür kısadır, lüzumlu işler pek çoktur. (Barla Lahikası)

35

Biliyor musun vesvesen neye benzer? Musibete benzer. ehemmiyet verdikçe şişer. Ehemmiyet vermezsen söner.

36

Bir bülbülü yaratan, bütün kuşları yaratan olabilir. (Şualar)

37

Bir derman, haddinden geçse, dert getirir. (Mektubat)

38

Bir insan Allah'a hâlis bir abd olursa, Allah'ın mülkü olan kâinat, onun mülkü gibi olur.

39

Bir köy muhtarsız olmaz. Bir iğne ustasız olmaz, sahipsiz olamaz. Bir harf kâtipsiz olamaz, biliyorsun. Nasıl oluyor ki, nihayet derecede muntazam şu memleket hâkimsiz olur? (Sözler)

40

Bir saat tefekkür, bir sene ibadet-i nâfile hükmünde (Kastamonu Lahikası)

41

Bir saatin sanatkârı nasıl saatini çevirir, açar, gösterir, tarif eder; Kur'an dahi, elinde kâinatı tutmuş öyle yapıyor. (Mektubat)

42

Bir şey tamamiyle elde edilemediği takdirde, o şeyi tamamiyle terketmek câiz değildir. (İşarat-ül İ'caz)

43

Bir tane sıdk, bir harman yalanları yakar. Bir tane hakikat, bir harman hayalâta müreccahtır.

44

Bir tek adam seninle hidayete gelse, sahra dolusu kırmızı koyun, keçiden daha hayırlıdır. (Şualar)

45

Bir tek saat, beş vakit namaza abdestle kâfi gelir. (Sözler)

46

Bismillah her hayrın başıdır. (Sözler)

47

Biz gidiyoruz, aldanmakta faide yok. Gözümüzü kapamakla bizi burada durdurmazlar, sevkiyat var. (Lem'alar)

48

Biz muhabbet fedaileriyiz, husumete (düşmanlığa) vaktimiz yoktur!

49

Biz, hizmetle mükellefiz. Neticeleri ve muvaffakıyet, Cenab-ı Hakk'a aittir. (Kastamonu Lahikası)

50

Bizim cemaatımizin meşrebi, muhabbete muhabbet ve husumete husumettir.

51

Bizler uzun bir seferdeyiz. Buradan kabre, kabirden haşre, haşirden ebed memleketine gitmek üzereyiz. (Mesnev-i Nuriye)

52

Böyle dehşetli bir asırda insanın en büyük meselesi, imanını kurtarmak yada kaybetmek davasıdır.

53

Bu çiçek kimin turrası, kimin mührü ve kimin nakşı ise, elbette bütün yeryüzündeki o nevi çiçekler onun mühürleridir. Ey nefsim! Kalbim gibi ağla ve bağır ve de ki: “Fânîyim, fânî olanı istemem; âcizim, âciz olanı istemem.

54

Bu dünya ebedî kalmak için yaratılmış bir menzil değildir. (Mesnev-i Nuriye)

55

Bu dünya eğer daimî olsa idi ve yolumuzda ölüm olmasaydı … Ben de seninle beraber senin haline acıyacaktım. (Lem'alar)

56

Bu insan zanneder mi ki, başı boş bırakılacak ve yarınki hesaba çekilmeyecek. (Mesnev-i Nuriye)

57

Bu ittihadın (İttihad-ı İslâm) meşrebi muhabbettir. Husumeti ise, cehalet ve zaruret ve nifakadır.

58

Bu kainatta görünen bütün güzellikler öyle bir güzelden geliyorki, bu mütemadiyen değişen ve tazelenen kainat, bütün mevcudatiyle ayinedarlık dilleriyle , o güzelin cemalini tavsif ve tarif eder.

59

Bu meydan-ı imtihanda olanlar, başı boş değiller; saadet sarayları ve zindanlar onları bekliyorlar…(Sözler)

60

Bu müthiş düsmanlarınıza karsi zırhınız, Kur'an tezgahında yapılan takvadır. Ve siperiniz, Resul-i Ekrem'in sünnet-i seniyyesidir. Ve silahınız, istiaze ve istigfar ve hıfzı ilahiyyeye ilticadir.(Bediüzzaman)

61

Bu zamanda en büyük bir ihsan bir vazife imanı kurtarmaktır. Başkalarının imanına kuvvet verecek bir surette çalışmaktır.

62

Bu zamanın en büyük farz vazifesi ittihad-ı İslâmdır.

63

Bütün yıldızları elinde tutmayan, birtek zerreye Rab olamaz. (Sözler)

64

Büyük görünme küçülürsün. (Sözler)

65

Çekirdeği yapan, onun üstünde ağacı o yapar; ve ağacı yapan, onun üstünde meyveleri dahi o icad eder.(Bediüzzaman)

66

Cenab-ı Hak bir abdini severse dünyayı ona küstürür, çirkin gösterir.

67

Cenab-ı Hak herşeyden daha büyüktür. (Mesnev-i Nuriye)

68

Cenab-ı Hak senin ibadetine, belki hiçbir şeye muhtaç değil. Fakat sen ibadete muhtaçsın, manen hastasın. İbadet ise manevi yaralarına tiryaklar hükmündedir.

69

Cenâb-ı Hak, hadsiz kudret ve nihayetsiz rahmetini göstermek için, insanda hadsiz bir acz, nihayetsiz bir fakr derc eylemiştir.

70

Cenâb-ı Hak, kemâl-i kereminden ve merhametinden ve adâletinden, iyilik içinde muaccel bir mükâfat ve fenâlıklar içinde muaccel bir mücâzat derc etmiştir.

71

Cenab-ı Hakk'ın rızası ihlas ile kazanılır. (Lem'alar)

72

Cenab-ı Hakkı bulan neyi kaybeder? Ve O'nu kaybeden neyi kazanır? Yani; O'nu bulan herşeyi bulur, O'nu bulmayan hiçbir şeyi bulamaz, bulsa da başına bela olur. (Said Nursi)

73

Cennet dahi ucuz değildir, mühim fiat ister. (Mektubat)

74

Cennet olmazsa cehennem tazip etmez.

75

Cennet ucuz değil, Cehennem dahi luzumsuz değil.

76

Cesed-i insan; havaya, suya, gıdaya muhtaç olduğu gibi, ruh-u insan da namaza muhtaçtır. (Sözler)

77

Cisminin küçüklüğüne bakıp da günahlarını küçük zannetme. (Mesnev-i Nuriye)

78

Deli adama iyisin, iyisin denilse iyilesmesi, iyi adama fenasın, fenasın denilse fenalaşması nâdir değildir.(Bediüzzaman)

79

Demek değmez ki alınsa, çürük maldır hep bu çarşıda. Öyle ise geç, iyi mallar dizilmiş arkasında… (Sözler)

80

Dergah-ı izzete iltica eden kurtuluyor. sual eden saillerin istekleri veriliyor. en adi bir zihayatın sesi işitiliyor ve haceti kabul ediliyor.

81

Devamı olmayan şeyde kalb için hakikî bir lezzet yoktur. (Mesnev-i Nuriye)

82

Devlete intisab; hizmet etmek içindir. Maaş kapmak için değildir. (A'sar-ı.Bediiye)

83

Devletler, milletler muharebesi, tabakat-ı beşer muharebesine terk-i mevki ediyor. Zira, beşer esir olmak istemediği gibi ,ecîr olmak da istemez.(Mektubat)

84

Dindaşlarınızla ittifak ediniz.. yani, ihtilafa düşmeyiniz. (Lem'alar)

85

Dinî olmayan musibetler, hakikat noktasında musibet değildirler. Bir kısmı ihtar-ı Rahmânîdir (…) Ve bir kısmı keffâretü'z-zünubdur.

86

Dinleyen söyleyenden daha iyi anlar. (Sözler)

87

Dost istersen Allah yeter. Evet o dost ise, herşey dosttur. (Mektubat)

88

Dünya bir gün bize haydi dışarı diyecek. (Lem'alar)

89

Dünya bizi terketmeden, biz onu terke çalışmalıyız. (Lem'alar)

90

Dünya bütün şâşâsıyla ahirete nisbeten bir zindan hükmündedir.(Said Nursi)

91

Dünya durmuyor, gidiyor. İnsan da beraber gidiyor. Sen de yolcusun. (Mesnev-i Nuriye)

92

Dünya madem fânidir, değmiyor alâka-i kalbe…(Mektubat)

93

Dünya misafirler için yapılmış bir handır ki daima dolup boşalıyor. (Mesnev-i Nuriye)

94

Dünya seni terketmeden evvel, sen dünyayı terket. (Diva-ı Harbi Örfi)

95

Dünya seyyar bir ticaretgâhtır. Öyle ise alış-verişini yap, gel… (Sözler)

96

Dünyanın lezaizi zehirli bala benzer. Lezzeti nisbetinde elemi de vardır. (Mesnev-i Nuriye)

97

Dünyanın yüz bahçesi, fani olmak haysiyetiyle ahiretın baki olan bir ağacına mukabil olamaz.

98

Dünyaya ne için geldiğini öğren. (Lem'alar)

99

Düşman istersen, nefis yeter. (Mektubat)

100

Düşmanın düşmanı düşman kaldıkça dosttur; nasıl ki düşmanın dostu dost kaldıkça düşmandır.

101

Ebedi ömrün önündedir. O ömrü bakide göreceğin rahat ve lezzet, ancak bu fani ömürde sa'y ve çalışmalarına bağlıdır.

102

Ebedî ve sermedî olan bir cemâlin seyirci müştâkı ve âyinedar âşıkı, elbette bâkî kalıp, ebede gidecektir.

103

Ecel ve kabir insanı beklediği gibi, Cennet ve Cehennem de insanı bekliyor ve gözlüyor. (Sözler)

104

Eğer aklın varsa, kanaata alış ve rızaya çalış. (Mektubat)

105

Eğer Allah'ı buldunsa, bütün eşya senindir gör. (Sözler)

106

Eğer bilsen gayret ne kadar hayırlı bir iştir. Ömrünü bir dakika boşa geçirmezdin.(Said Nursi)

107

Eğer hasmını mağlub etmek istersen, fenalığına karşı iyilikle mukabele et.

108

Eğer namaz kılmazsan, senin o günkü âlemin zulümatlı ve perişan bir halde gider. (Sözler)

109

Eğer vermek istemeseydi, istemek vermezdi. (Mektubat)

110

Ehl-i iman ile bütün kâinat alâkadardır, ondan memnundur. (Lem'alar)

111

Elbette biz başıboş değiliz. (Sözler)

112

Elbette en bahtiyar odur ki: Dünya için âhireti unutmasın, âhiretini dünyaya feda etmesin. (Mektubat)

113

Elbette pek yakında birbirimizden ayrılacağız. (Tarihçe-i Hayat)

114

Elbette yer altına girmiş bir çekirdeğin hava aleminde bir ağaç olması gibi; yer altına giren bir insanda, alem-i berzahta elbette bir hayatı bakiye sümbülü verecektir.

115

Elde Kur'ân gibi bir burhan-ı hakikat varken, Münkirleri ilzam için gönlüme sıklet mi gelir?

116

Elde Kur'ân gibi bir mucize-i bâki varken, Başka burhan aramak aklıma zâid görünür.

117

En bahtiyar odur ki, dünya için âhireti unutmasın, âhiretini dünyaya feda etmesin, hayat-ı ebediyesini hayat-ı dünyeviye için bozmasın.

118

En büyük hata , insan, kendini hatasız zannetmesidir.(Tarihçe-i Hayat)

119

En ziyade musibet ve meşakkate giriftar olanlar, insanların en iyisi, en kâmilleridirler. (Lem'alar)

120

Esbab bir zarftır. Ve masnuatı Rabbaniye ye bir kılıftırlar. Ve hedaya-yı Rahmaniye ye bir tablacıdırlar.

121

Ettiğiniz bütün iyilikleriniz muhafaza edilmiş, mükâfatlarını göreceksiniz. (Şualar)

122

Evet Allah'ı tanımayanın dünya dolusu bela başında vardır. Allah'ı tanıyanın dünyası nurla ve manevi sürurla doludur. (Lemalar)

123

Evet bir incir çekirdeğinden koca bir incir ağacını ve ince bir sap ile koca bir kavunu bağlayıp çıkaran kudrete hiç bir şey ağır gelmez. (Mesnev-i Nuriye)

124

Evet bu kâinatın perdesi altında çok acaib şeyler vardır, bizleri bekliyorlar. (Mesnev-i Nuriye)

125

Evet her hakikî hasenat gibi cesaretin dahi menbaı, imandır, ubudiyettir.

126

Evet ümidvar olunuz. Şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sadâ, İslâmın sadâsı olacaktır. (Tarihçe-i Hayat)

127

Evet, birşeyden herşeyi yapmak ve herşeyi bir tek şey yapmak, herşeyin Hâlıkına has bir iştir. (Risale-i Nur)

128

Evet, herşeyi maddiyatta arayanların akılları gözlerindedir. Göz ise maneviyatı göremez.

129

Evet, kainat iman nuruyla matem-i umumi olmaktan çıkıp mescid-i zikir ve şükür olmuştur.

130

Ey alem-i İslam! Uyan, Kur'an'a sarıl, İslamiyete maddi ve manevi bütün varlığınla müteveccih ol.

131

Ey arkadaş! İnsan da başıboş, serseri, sahibsiz bir hayvan değildir. (Mesnev-i Nuriye)

132

Ey dil, iyi tad! Bir tavla kapıcısı ve bir fabrika yasakçısı nerede? Hazine-i hassa-i rahmet nâzırı nerede? (Sözler)

133

Ey insan! Sen kendine mâlik değilsin… Rahmeti hadsiz bir Rahîm-i Zât-ı Zülcelal'in memluküsün.

134

Ey insan! senin nokta-i istinadın, ancak ve ancak ALLAH'a olan imandır.

135

Ey insan, düşün! Sen alâküllihal öleceksin. (Lem'alar)

136

Ey nefis! Böyle ebleh olmamak istersen : ALLAH namına ver, ALLAH namına al, ALLAH namına başla, ALLAH namına işle, vesselam.

137

Ey nefis! Eğer takva ve amel-i sâlih ile Hâlıkını razı etti isen, halkın rızasını tahsile lüzum yoktur; o kâfidir.

138

Ey nefsim! Kalbim gibi ağla ve bağır ve de ki: Fânîyim, fânî olanı istemem; âcizim, âciz olanı istemem.

139

Ey sabırsız hasta! Sabret, belki şükret. Senin bu hastalığın, ömür dakikalarını birer saat ibadet hükmüne getirebilir.

140

Fâniyim, fâni olanı istemem. (Sözler)

141

Felsefe, her şeyi çirkin, korkunç gösteren siyah bir gözlüktür. Îman ise, her şeyi güzel, ünsiyetli gösteren şeffaf, berrak, nûrânî bir gözlüktür.

142

Fena şeylerle meşguliyet fena tesir eder, fena iz bırakır.

143

Fena şeylerle zihnen meşgul olmakta fenadır.

144

Ferşden arşa, ezelden ebede kadar en geniş dairelerde insanın vazifesi, yalnız duadır.

145

Fıtratı müteheyyic olan insanın rahatı, yalnız sa'y ve cidaldedir.

146

Gafletle yapılan zikirler dahi feyizden hali değildir.

147

Gayri meşru bir muhabbetin neticesi, merhametsiz azap çekmektir.

148

Gençlik kuvvetini ibadette sarfetmenin neticesi, dâr-ı saâdette ebedi bir gençliktir.

149

Gıybet odur ki, gıybet edilen adam hazır olsaydı ve işitseydi, kerahet edip darılacaktı. Eğer doğru dese, zaten gıybettir. eğer yalan dese, hem gıybet, hem iftiradır; iki katlı çirkin bir günahtır.

150

Gördüm ki, ben bir yolcuyum. Uzun bir yola gidiyorum, yani gönderiliyorum. (Sözler)

151

Göz öyle bir hassedir ki, Ruh bu alemi o pencereden seyreder.(Bediüzzaman)

152

Gözleri hasta olan, güneşin ziyasını inkar eder. Ağzı acı olan, tatlı suya acı der.

153

Günahlar, hayat-ı ebediyede daimî hastalıklardır. (Lem'alar)

154

Gururu birak, seni yaratanı düşün, kabre girecegini bil, öyle hazırlan.

155

Güzel gören, güzel düşünür. Güzel düşünen, hayatından lezzet alır. (Mektubat)

156

Hakikî ömrünü, bulunduğun gün bil. (Sözler)

157

Hakikî ve elemsiz lezzet, yalnız imanda ve iman ile olabilir. (Şualar)

158

Hakiki zevk ve elemsiz lezzet ve kedersiz sevinç ve hayattaki saadet yalnız imandadır ve iman hakikatleri dairesinde bulunur.

159

Haksızlığa karşı sükût etmek, hakka karşı bir hürmetsizliktir.

160

Hâlık-ı Rahmân'ın ibâdından istediği en mühim iş, şükürdür.

161

Hased, hased edeni yakar. (Uhuvvet Risalesi)

162

Hastaların duasını alınız, onların duası makbuldür. (Lem'alar)

163

Hastaların kalbini hoşnud etmek, teselli vermek, mühim bir sadaka hükmüne geçer. (Lem'alar)

164

Hastalığın faidelerini, sevabını ve çabuk geçeceğini düşün, merakı kaldır, hastalığın kökünü kes. (Lem'alar)

165

Hastalığın hafifleşmesini istersen, merak etmemeye çalış. (Lem'alar)

166

Hastalık gafleti dağıtır, âhireti düşündürür, ölümü tahattur ettirir. (Lem'alar)

167

Hastalık, sabun gibi, günahların kirlerini yıkar, temizler. (Lem'alar)

168

Hayat apartmanı yıkılıyor. Ömür tayyaresi şimşek gibi geçiyor. (Mesnev-i Nuriye)

169

Hayat sebebiyle karınca küreden büyük olur.(Bediüzzaman)

170

Hayat, teessürat ile tasaffi edip, teellümat ile cilalanarak kuvvet buluyor. (Mesnev-i Nuriye)

171

Hayat-ı ebediye burada kazanılacaktır. (Mektubat)

172

Helâl dairesi geniştir, keyfe kâfi gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur. (Sözler)

173

Her kim hayat-ı fâniyeyi esas maksad yapsa, zahiren bir Cennet içinde olsa da manen cehennemdedir.

174

Her musibette bir derece-i nimet vardır. Daha büyüğünü düşünüp, küçükteki derece-i nimeti görüp, Allah'a şükretmeli.

175

Her müşkilat, Allah'ın kudretiyle hallolur. (Mesnev-i Nuriye)

176

Her şey mânen Bismillâh der. Allah nâmına Allah'ın ni'metlerini getirip bizlere veriyorlar.

177

Her şeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir. Göz ise mâneviyatta kördür.(Bediüzzaman)

178

Her şeyin iyisine bak!. (Sözler)

179

Her söyledigin doğru olmalı, fakat her doğruyu her yerde söylemek doğru değildir.(Bediüzzaman)

180

Her söyledigin HAK olsun Fakat her HAKKI söylemek senin HAKKIN degildir:

181

Her vakit “Besmele”ye, … ihtiyaç vardır. (Mesnev-i Nuriye)

182

Herbir şeyde hususen zîhayatlarda öyle harika bir nakış, öyle mucizekâr bir sanat var ki; onu öyle yapan elbette O olacaktır.

183

Herkes sana kabir kapısına kadar arkadaşlık eder. (Sözler)

184

Herkesin bütün saadetleri, bir Rabb-ı Rahîm'e olan teslimiyete bağlıdır.

185

Herşey gibi, elbette gençliğin dahi lezzetleri gidecek. (Lem'alar)

186

Herşey hakikaten güzeldir. Ya bizzat güzeldir veya neticeleri itibariyle güzeldir.(Said Nursi)

187

Herşey kader ile takdir edilmiştir. Öyle ise kısmetine razı ol ki, kolaylık üstünde kolaylık göresin. (Mesnev-i Nuriye)

188

Herşey, Cenab-ı Hakk'ın takdiriyledir. (Sözler)

189

Herşeyi maddiyatta arayanların akılları gözlerindedir. Göz ise maneviyata kördür.(Said Nursi)

190

Heykel, asla Şeri'ate uymayan, taş halinde dondurulmuş ve put şeklinde çizgileştirilmiş bir benlik ve nefsâniyet abîdesidir.

191

Hiç kimse, hiçbir işini besmelesiz bırakmasın. (İşarat-ül İ'caz)

192

Hırs, hasaret ve muvaffakiyetsizliğin sebebidir.

193

Hırs, sebeb-i haybettir ve illet ve zillettir ve mahrumiyet ve sefaleti getirir.

194

Hırs, sebeb-i mahrumiyettir; tevekkül ve kanaat ise, vesile-i rahmettir.

195

İbadet, yaradılışın ücreti ve neticesidir. (İşarat-ül İ'caz)

196

İbadetin ruhu, ihlastır. İhlas ise, yapılan ibadetin yalnız emredildiği için yapılmasıdır.

197

İhlâsı kazanmak çok mühimdir. (Lem'alar)

198

İhsan-ı İlahiden fazla ihsan ihsan değildir. Herşeyi olduğu gibi tavsif etmek gerekir. (Said Nursi)

199

İman hakikati öyle bir çekirdektir ki; eğer tecessüm etse bir cennet-i hususiye ondan çıkar, o çekirdeğin şecere-i tubası olur.

200

İman hem nurdur, hem kuvvettir. Evet, hakikî imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir.

201

İman, insanı insan eder; belki, insanı sultan eder. öyle ise, insanın vazife-i asliyesi iman ve duadır.

202

İmana gel ki elemden emin olasın; kadere teslim ol ki selamette kalasın.(Said Nursi)

203

İmana gel, mükedder olma. Allah seni senden daha ziyade düşünür. (Mesnev-i Nuriye)

204

İmanı kurtarmak ve kuvvetlendirmek ve tahkiki yapmanın en kısa ve en kolay yolu Risale-i Nur'dadır.

205

İnsan arzuyu fikir zanneder.(Bediüzzaman)

206

İnsan bir yolcudur. Sabavetten (çocukluktan) gençliğe, gençlikten ihtiyarlığa, ihtiyarlıktan kabre, kabirden haşre, haşirden ebede kadar yolculuğu devam eder. (Mesnev-i Nuriye)

207

İnsan bu âleme ilim ve dua vasıtasıyla tekemmül etmek için gelmiştir.(Sözler)

208

İnsan der: “Çürümüş kemikleri kim diriltecek?” Sen, de: “Kim onları bidayeten inşa edip hayat vermiş ise, o diriltecek.” (Sözler)

209

İnsan ebed için yaratılmıştır. Onun hakiki lezzetleri, ancak marifetullah, muhabbetullah, ilim gibi umur-u edebiyedir.

210

İnsan hayvan gibi yaşamamalıdır. Ve yaşamaz. (Muhakemat)

211

İnsan ibadetine i'timad etmemelidir ve dâima ibadetinin artmasına çalışmalıdır. (İşarat-ül İ'caz)

212

İnsan Kusur etse, istiğfar etmeli. Yâ Rab! Kusurumuzu afvet, bizi kendine kul kabul et …Âmin. (Sözler)

213

İnsan, acz ve fakrını anlamakla tam Müslüman ve abd (kul) olur. (Sözler)

214

İnsan, Bir çiçeği istediği gibi, koca bir baharı da ister. (Sözler)

215

İnsan, şu dünyaya bir memur ve misafir olarak gönderilmiş… (Sözler)

216

İnsan, ” az çok, büyük küçük her şeyden, her amelinden muhasebe ve sorguya çekilecektir.” (Mesnev-i Nuriye)

217

İnsandaki nefis ise, şeytanı her vakit dinler. (Lem'alar)

218

İnsanın bu dünyaya gönderilmesinin hikmeti ve gâyesi; Hâlık-ı Kâinat'ı tanımak ve O'na îmân edip ibâdet etmektir.

219

İnsanlara dinlettirmek ve hidayet vermek, Cenab-ı Hakk'ın vazifesidir. (Lem'alar)

220

İnsanları canlandıran emeldir, öldüren yeistir.(Mektubat)

221

İslamiyet güneş gibidir, üflemekle söndürülmez gündüz gibidir, göz yummakla gece olmaz. Gözünü kapayan, yalnız kendine gece yapar.

222

İşlediğimiz herbir günah, kafamıza giren herbir şübhe, kalb ve ruhumuza yaralar açar. (Lem'alar)

223

Kabir kapısını kapamadığınız için, siz kat'î olarak bu yolun yolcususunuz. (Sözler)

224

Kabir var, hiç kimse inkâr edemez. Herkes ister istemez oraya girecek.

225

Kabir, bu dâr-i fâniden firâk-ı ebedî ile ebedü'l-âbâd yolunda kurulmuş, açılmış evvelki menzil ve birinci kapıdır.

226

Kabirde yatanların lisan-ı hâli Biz ölmemişiz ve ölmeyeceğiz, yine sizinle görüşeceğiz. (Lem'alar)

227

Kabre gideceğini bil, öyle hazırlan. (Lem'alar)

228

Kabrin arkası için çalışınız, hakikî saadet ve lezzet ondadır. (Mektubat)

229

Kabrin öbür tarafındaki endişe-i istikbal her ferdin en mühim mes'elesidir. (Lem'alar)

230

Kadere iman eden, gamlardan kurtulur. (Şualar)

231

Kadının en cazibedar, en tatlı güzelliği, kadınlığa mahsus bir letâfet ve nezaket içindeki hüsn-ü sîretidir.

232

Kadınlar yuvalarından çıkıp beşeri yoldan çıkarmış, yuvalarına dönmeli. (Sözler)

233

Kâinat mescid-i kebirinde Kur'ân kâinatı okuyor, onu dinleyelim. O nur ile nurlanalım. Hidayetiyle amel edelim. Ve onu vird-i zeban edelim.

234

Kâinat sarayını ter temiz tutan bu ulvî, umumî tanzif (temizlik), elbette ism-i Kuddûsün cilvesi (yansıması) ve muktezasıdır.

235

Kainatta en yüksek hakikat imandır, imandan sonra namazdır. (Sözler)

236

Kalb, ebedü'l-âbâda müteveccih açılmış bir penceredir; bu fâni dünyaya razı değildir.

237

Kanaat eden, iktisad eder; iktisad eden, bereket bulur. (Mektubat)

238

Kavga kapısını kapamak için banka kapısını kapayınız. (Sözler)

239

Kendine gel. İnsaniyete lâyık bir surette yüksel. (Sözler)

240

Kendini başıboş zannetme. Zira şu misafirhane-i dünyada nazar-ı hikmetle baksan; hiçbir şeyi gayesiz, nizamsız göremezsin. Nasıl sen nizamsız, gayesiz olabilirsin. (Sözler)

241

Kim bir şeyde çok tevaggul etse; galiben başkasında gabileşmesine sebebiyet verir.(Muhakemat)

242

Kıyamette arz ölüp, siz sağ olarak çıkacaksınız. (Sözler)

243

Kur'an kalblere kuvvet ve gıdadır. Ruhlara şifadır. (Mesnev-i Nuriye)

244

Kur'an mü'mine der Hayatın az ise, hayat-ı bâkiyeyi düşün.. (Sözler)

245

Kur'an mü'mine der Ömrün kısa ise; ebedî bir ömrün var, merak etme. (Sözler)

246

Kur'an'ın zincirini muhkem tut. Onun sözüne kulak ver. Başkaları seni aldatmasın. (Nurun İlk Kapısı)

247

Kur'an, bitmez ve tükenmez bir hazinedir. (Mektubat)

248

Kur'ân-ı Hakîm, şu Kur'ân-ı Azîm-i Kâinatın en âli bir müfessiridir ve en beliğ bir tercümanıdır.

249

Kur'an: Akıllara istikamet ve nur ve hayata hayat ve saadet veriyor. (Sözler)

250

Kusurlu geçmiş zamanlarıma pişman ve nâdim olup, evvelki güldüklerime şimdi ağlıyorum. (Barla Lahikası)

251

Lezzetleri tahrib edip acılaştıran ölümü çok zikrediniz. (Lem'alar)

252

Lezzetlerin zevalinden sonra kalan dumanları, günahlarıdır. (Mesnev-i Nuriye)

253

Lillah, livechillah, lieclillah rızası dairesinde hareket ediniz. O vakit sizin ömrünüzün dakikaları, seneler hükmüne geçer.

254

Lüzumsuz, geçici ve günahlı zevklerin âkıbeti, elemler ve teessüfler olmasından istemiyorum. (Emirdağ Lahikası)

255

Maddî musibetleri büyük gördükçe büyür, küçük gördükçe küçülür.

256

Maddiyata esbab hesabıyla bakılırsa cehalettir. Allah hesabıyla olursa mârifet-i İlâhiyedir.

257

Mâdem Allah var. Elbette âhiret vardır. (Sözler)

258

Mâdem ben de bu vatanın bir evlâdıyım, bu vatanın saadetine hizmet etmek benim için farzdır. (Emirdağ Lahikası)

259

Mâdem her şey mânen Bismillâh der. Allah nâmına Allah'ın ni'metlerini getirip bizlere veriyorlar. Biz dahi Bismillâh demeliyiz.

260

Madem her vakit ecel gelebilir; eğer insanı gaflet içinde yakalasa, ebedî hayatına çok zarar verebilir. (Lem'alar)

261

Madem iman gibi hadsiz derecede kıymetdar bir nimet bizde vardır; ihtiyarlık da hoştur, hastalık da hoştur, vefat da hoştur. (Lem'alar)

262

Mal istersen, kanaat yeter. (Mektubat)

263

Mâlâyâni ile iştigal, maksadı geri bırakıyor.

264

Mâzide şükrünü eda etmediğin nimetlerin şükrünü kaza etmek lâzımdır. (Mesnev-i Nuriye)

265

Mecaz, ilmin elinden cehlin eline düşse, hakikate inkılâp eder, hurâfata kapı açar. (Muhakemat)

266

Menfaat üzerine dönen siyaset, canavardır.

267

Merak ilmin hocasıdır. (Sünuhat)

268

Merdane kabre bak, dinle ne taleb eder. (Sözler)

269

Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler. (Mektubat)

270

Millet, vatan, hayatı içtimaiyeyi ve siyasiyeyi anarşilikten kurtarmak ve büyük tehliklelerden halas olmak için beş esas lazım: Merhamet, hürmet, Emniyet, Haram ve helali bilip haramdan kaçmak, serseriliği bırakıp itaat etmek.

271

Milletin kalb hastalığı; za'f-ı diyanettir. Bunu takviye ile sıhhat bulabilir. (Hutbe-i Şamiye)

272

Misafir olan kimse, beraberce getiremediği bir şeye kalbini bağlamaz. (Mesnev-i Nuriye)

273

Misafir, yolunu düşünmeli. Nasılki bu odadan çıkacağım, … diğer bir gün de dünyadan çıkacağım. (Lem'alar)

274

Mü'minin niyeti, amelinden hayırlıdır. (Sözler)

275

Mülk başkasınındır. O Mâlik, hem Kadîr'dir, hem Rahîm'dir; kudretine istinad et, rahmetini ittiham etme.

276

Müslüman olduğumuza şükretmeliyiz. (Sözler)

277

Namaz kılanın diğer mübah dünyevî amelleri, güzel bir niyet ile ibadet hükmünü alır. (Sözler)

278

Namaz, dinin direğidir. (İşarat-ül İ'caz)

279

Namaz, Halık-ı Zülcelal tarafından her yirmidört saat zarfında tayin edilen vakitlede manevi huzuruna yapılan bir davettir. (İşarat'ül i'caz)

280

Namazın manası Cenab-ı Hakkı tesbih, tazim ve şükürdür.

281

Nasihat istersen ölüm yeter. evet, ölümü düşünen, hubb-u dünyadan kurtulur ve ahiretine ciddi çalışır.(Mektubat)

282

Nasıl ki Fatiha Kur'an'a, insan kâinata fihristedir; namaz da hasenata fihristedir. (İşârat-ül İ'caz)

283

Ne iyilik ve ne fenalık, cezasız kalmayacaktır. (Gençlik Rehberi)

284

Ne kadar güzel yapılmış de, “Ne kadar güzeldir.” Deme. (Gençlik Rehberi)

285

Nefis daima kötü şeylere sevkeder. (Lem'alar)

286

Nefis Rabbisini tanımak istemiyor, firavunane kendi rububiyet istiyor. Ne kadar azablar çektirilse, o damar onda kalır. Fakat açlıkla o damarı kırılır. İşte Ramazan-ı Şerifteki oruç doğrudan doğruya nefsin firavunluk cephesine darbe vurur, kırar. Aczini, za'fını, fakrını gösterir. Abd olduğunu bildirir.

287

Nefis, hizmet zamanında geri kaçar. (Mesnev-i Nuriye)

288

Nefsini ıslah etmeyen, başkasını ıslah edemez. (Sözler)

289

Nev'-i beşerin en büyük mes'elesi Cehennem'den kurtulmaktır. (Şualar)

290

Ölüm firak değil, visaldir, tebdil-i mekandır, baki bir meyveyi sünbül vermektir.

291

Ölüm ile cesed dağılır, ruh bâki kalır. (İşarat-ül İ'caz)

292

Ölüm sekeratı uyandırmadan evvel uyan! (Mesnev-i Nuriye)

293

Ölüm, muzır hayvanlarla dolu bir hapisten geniş bir sahraya çıkmak gibidir. (İşarat-ül İ'caz)

294

Ölümün hakikatını gören kâmil insanlar, ölümü sevmişler. Daha ölüm gelmeden ölmek istemişler. (Sözler)

295

Ömrün kısa ise; ebedi bir ömrün var, merak etme.

296

Ömür durmuyor, çabuk gidiyor. (Tarihçe-i Hayat)

297

Ömür kuşu da şimşek gibi geçmekte olup, seni kabir yuvasında hemen hemen nerede ise yumurtlamak üzeredir. (Mesnev-i Nuriye)

298

Ömür sermayesi pek azdır. Lüzumlu işler pek çoktur. (Lem'alar)

299

Rahat, zahmette; zahmet, rahattadır. (Lem'alar)

300

Risale-i Nur iman hakikatlarının izahı olduğu için hem ilim, hem marifetullah hem ibadettir.

301

Risale-i Nur Kuran-ı Mu'ciz-ül Beyanın taht-ı tasarrufunda olduğundan,ona uzanan, ilişmek isteyen her el kırılır ve her dil kurur.

302

Risale-i Nur şakirtlerinin, bu zamanda en mühim vazifeleri, tahribata ve günahlara karşı takvâyı esas tutup davranmak gerektir.

303

Risale-i Nur seciyeye asalet, ruha yükseklik, kalbe parlaklık verir.

304

Sabrın mükâfâtı zaferdir; atâletin mücâzâtı sefalettir; sa'yin sevabı servettir; sebatın mükâfâtı galebedir.

305

Sadaka nasıl mal ile olur. İlim ile dahi olur. kavl ile, fiil ile, nasihat ile de oluyor.

306

Seherdir ehl-i zenbin tevbegâhı. (Sözler)

307

Semanın yüzünde, hikmet içinde bir hareketi görmeyi âyet emrediyor. (Sözler)

308

Sen başıboş olmadığın gibi, bu hâdiseler de başıboş olamazlar. (Şualar)

309

Sen burada misafirsin ve buradan da diğer bir yere gideceksin. (Mesnev-i Nuriye)

310

Sen her cihetten fakir ve O'na muhtaçsın. (Mesnev-i Nuriye)

311

Sen, Mesleğim haktır veya daha güzeldir demeye hakkın var. Fakat Yalnız hak benim mesleğimdir demeye hakkın yoktur.

312

Seni yaratanı düşün, kabre gideceğini bil, öyle hazırlan. (Lem'alar)

313

Senin şu fâni dünyana bedel, bâki bir Cennet seni bekler. (Mektubat)

314

Senin vücudun taştan, demirden değildir. (Lem'alar)

315

Senin zamanın ve ömrün, berkten daha çabuk geçer; hayatın, çaydan daha süratli akar.

316

Şeytanı dinleyen bir nefis, kusurunu görmek istemez. (Lem'alar)

317

Şeytanın arkadaşları çoktur. A'sar-ı Bediiye: (Münazarat)

318

Şimdiden görüyorum ki: Yakın bir zamanda ben kefenimi giydim, tabutuma bindim, dostlarımla veda eyledim. (Lem'alar)

319

Sivrisineğin gözünü halkeden, Güneş'i dahi o halketmiştir. (Mektubat)

320

Sizdeki gençlik kat'iyen gidecek. (Sözler)

321

Size böyle bir nimet eden Zat, sizi başıboş bırakmaz ki, kabre girip kalkmamak üzere yatasınız. Kabirde sizi ihya edip haşre getirip huzuru Kibriyasında hesabınızı görecektir.

322

Sizin hanenizdeki masum evlâdlarınızla masumane sohbet, yüzer sinemadan daha ziyade zevklidir. (Lem'alar)

323

Sizin herşey'iniz muhafaza ediliyor. Her ameliniz yazılmıştır. (Mektubat)

324

Şöhret ayn-ı riyâdır ve kalbi öldüren zehirli bir baldır. Ve insanı insanlara abd ve köle yapar.

325

Şöhret, insanın malı olmayanı dahi insana maleder.

326

Sonra, ben cemiyetin îman selâmeti yolunda âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.(Bediüzzaman)

327

Şu âlemde mü'minin mü'mine karşı en büyük yardımı dua iledir. (Barla Lahikası)

328

Şu dâr-ı dünya, meydan-ı imtihandır ve dâr-ı hizmettir. Lezzet ve ücret ve mükâfat yeri değildir.

329

Şu gecenin sabahı, şu kışın baharı, ne kadar muhakkak ve kat'i ise Haşr'ın sabahı, berzah'ın baharı da o kadar muhakkak ve kat'idir.(Bediüzzaman)

330

Şu kısa, fâni ömrünü … Bâki şeylere sarfet ki, bâki kalsın. (Mesnev-i Nuriye)

331

Şu misâfirhâne-i dünyada nazar-ı hikmetle baksan, hiç bir şeyi nizamsız gâyesiz göremezsin. Nasıl sen nizamsız, gâyesiz kalabilirsin ?

332

Şu vücud, sende vedia ve emanettir. (Sözler)

333

Şükrün mikyâsı kanaattir ve iktisattır ve rızadır ve memnuniyettir. Şükürsüzlüğün mizanı hırstır ve israftır, hürmetsizliktir, haram-helâl demeyip rast geleni yemektir.(Mektubat)

334

Şükür, nimeti ziyadeleştirir, gafleti kaçırır. (Lem'alar)

335

Şükürde bir zahmet yoktur. Bilakis nimetin lezzetini arttırır. (Mesnev-i Nuriye)

336

Sultan-ı kâinat birdir, her şey'in anahtarı O'nun yanında, her şeyin dizgini O'nun elindedir.

337

Sünnet-i Seniye, edebdir. Hiçbir mes'elesi yoktur ki, altında bir nur, bir edeb bulunmasın!

338

Tabiat misâlî bir matbaadır, tâbi' değil. Nakıştır, nakkaş değil. Kàbildir, fâil değil. Mistardır, masdar değil. Nizamdır, nâzım değil. Kanundur, kudret değil. Şeriat-ı iradiyedir, hakikat-i hariciye değil. (Risale-i Nur)

339

Tabiat, bir nakıştır, nakkaş olamaz. (Lem'alar)

340

Takvâ, menhiyattan ve günahlardan içtinab etmek; ve amel-i salih, emir dairesinde hareket ve hayrat kazanmaktır.

341

Tenbellikle namazı terkeden veyahud kıymetini bilmeyen; ne kadar câhil, ne derece hâsir, ne kadar zararlı olduğunu bilâhare anlar, ama iş işten geçer. (İşarat-ül İ'caz)

342

Ümitvar olunuz; şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sadâ, İslâmın sadâsı olacaktır.(Bediüzzaman)

343

Umumî ve en mühim bir ihtiyaç ancak âhirettir. (Mesnev-i Nuriye)

344

Uyan ey gözlerim vakt-i seherde. (Sözler)

345

Vicdan kalp penceresinden bakar. Akıl gözünü kapasa da vicdanın gözü daima açıktır.(Said Nursi)

346

Yalnız ve yalnız Allah rızası için çalış … (İhlâs Risalesi)

347

Yapan bilir; Elbette bilen konuşur. (Mektubat)

348

Yardım vasıtası zekâttır. (İşarat-ül İ'caz)

349

Zalim izzetinde, mazlum zilletinde kalıp buradan göçüp gidiyorlar. Demek bir mahkeme-i kübraya bırakılıyor.

350

Zalimler için, YAŞASIN CEHENNEM. (Bediüzzaman)

351

Zaman gösterdi ki: Cennet ucuz değil, Cehennem dahi lüzumsuz değil. (Mektubat)

352

Zamanın geçti kabirden başka mekânın var mı? (Mesnev-i Nuriye)

353

Zarara rızasıyla girene merhamet edilmez ve lâyık değildir. (Sözler)

354

Zekatı vermeyenin herhalde elinden zekat kadar bir mal çıkacak..(Mektubat)

355

Zulme rıza zulümdür; tarafdar olsa, zâlim olur. (Kastamonu Lahikası)

356

Zulmüyle âbâd olanın ahiri berbâd olur!(Bediüzzaman)

357

Ahir zamanda, şiddetli ve dehşetli bir bela gelecek. Herkese isabet edecek. Ondan kurtulan olmaz. Ancak Allah'ın dinini bilen ve ona göre lisanıyla ve kalbiyle mücahede eden bir adam kurtulacak. O ise, ona geçmişlerin mesleği sebkat etmiştir. Bir de, Allah'ın dinini bilip, tasdik eden birisi kurtulacak.

358

Ulemaya hürmet ediniz, ikram ediniz. çünkü ulema, peygamberlerin varisidir.

359

Az da olsa devamlı okumak.

360

Az yemeye dikkat! Dolu mide dikkati ref' eder, tefekkür ve şükür hislerini kaldırır, insanı kasavet bağlar.

361

Beni ademin en cömerti, en kerimi ve en sahisi benim. Benden sonra, onların en kerimi, en cevadı ise, bir recul, bir ademdir ki; o adem (hususi) bir ilim bilecek ve o ilmini neşredecektir. Kıyamet gününde müstakilen bir cemaat halinde baas olunacaktır.

362

Bir adamın bir hikmet kelimesini işitmesi, duyması, bazen olur ki, ona bir sene ibadetten hayırlı olur ve bir saat ilim müzakeresi yanında oturmak, bir köle azad etmekten daha hayırlıdır.

363

Bir alimin yatağına yaslanarak ilmine (kitabına) bir saat bakması, yetmiş saat ibadetten hayırlıdır.

364

Bir ilim talebesi ilim tahsil etmekteyken ölüm ve ecel gelse, vefat etse şehiddir.

365

Bir ilim talebesi, ilim tahsil ederken eceli gelse, vefat etse, onun derecesiyle Enbiya derecesi arasında, bir peygamberlik mertebesi kalır.

366

Bir mü'minde dört şey, dört ahlak içtima ettiği zaman Cenab-ı Hak, o dört ahlakıyla ona cenneti vacip etmiş olur: Lisanında SIDK. (Doğruluk.Yani yalan söylememek.) Malda SEH. (Yani cömertlik.) Kalpte meveddet, SEVGİ. Hazırda ve gaybda olanlara NASİHAT etmek.

367

Bir müslümanın, bir müslüman kardeşinin hidayetini artırıp, kötülüklerden onu alıkoyan bir hikmet kelimesi söylemesi ; ona bir hediye ihda etmesinden daha hayırlıdır.

368

Bir yerde devamlı kalmak gaflet verir.

369

Bizden gayrısına kendisini benzeten, bizden değildir. Sakın Yahudi ve Hıristiyanlara kendinizi benzetmeyiniz.

370

Bütün tehlike okuyamamaktan çıkıyor. Okuyamamaktan kork!

371

Cenab-ı Allah (C.C), mü'min kulunu tecrübe ve imtihan için, musibet ve belaya giriftar eder. Fakat, O'nun bu iptilai ve denemesini, o mü'min kulunun üstünde keramat ve ikramını izhar içindir.

372

Cenab-ı Hak şu ümmetin üstünde hem deccalın kılıncını, hem de büyük harbin kılıncını beraber cem etmeyecektir. ( Mülaheme-i Kübra olan ikinci Harb-i Umumi, alem-i İslam'ı hırpalamadığı işaretiyle, İslamlar içinde bir deccal, alem-i İslam'ı başka bir surette hırpalayacak.)

373

Cenab-ı Hak, bir adamı senin elinle (vasıtanla) hidayete getirmesi, güneşin üzerine doğduğu her şeyden daha çok sana hayırlıdır.

374

Cihadın en efdali odur ki, eğri yolda olup, Hakka karşı mümanaat gösteren en cebbar hükümdarlara, kumandanlara karşı hak söz söyleyendir.

375

Cihadın en faziletlisi, kişinin kendi nefsi ve hevasına karşı mücahade etmesidir.

376

Çok kere olur ki, hatası kendisine söylenmeyen bir kimse, hatasını hüner sayar.

377

Çok söyleyen, az işleyen adamla işe girişme. Sözü iş, işi sözden ibaret olarak yaşayan kimseden bir şey bekleme.

378

Dem ve damarlarımıza karışacak derecede okumak.

379

Dilimizi; samimiyet zannıyla tahripkar, yıkıcı, gücendirici konuşmalardan muhafaza etmek gerekir.

380

Din ile dünyayı talep edenlere veyl olsun.

381

Düşünmek demek, meselenin neden ibaret olduğunu tespit ettikten sonra lâzım gelen tedbirleri sükûnetle almak demektir.

382

En mühim iki şey: okumak; uhuvvet ve ihlâs, yani samimiyet dairesinde hizmet.

383

Evet, ben güzelleştim. Fakat güzellik libasındır ve dolayısıyla bana giydirenindir; benim değildir. (Mektubat)

384

Gençlikte insan ne ile meşgul olursa, istidatları onda inkişaf eder.

385

Günlük içtimai hadiselerle meşguliyet, kabiliyetlerin inkişafına mânidir. Bu noktaya dikkat lâzımdır. Zira bugün buna “genel kültür” ism-i herzesi takılmış.

386

Halk-ı Ademden (A.S) ta kıyamete kadar, alem-i insaniyyet arasında, deccal hadisesinden daha büyük bir umur, mes'ele yoktur.

387

Her an muvaffak ve muzaffer olacağım cehdi içinde olmalısın. Bir işi bitirmeden başka bir işe el atmamalısın.

388

Hilafet-i İslamiyye, babamın kardeşi amcam Abbas'ın oğullarından zail olmayacak. Ta onu deccala teslim edinceye kadar.

389

Hizmet için değil, nefsimi ıslah için okumalıyım.

390

İlim talep etmek, Allah'ın katında nafile namaz, oruç, hacdan ve fi-sebilillah olan cihaddan efdaldir.

391

İlmi öğreniniz. çünkü onun öğrenilmesi, Allah'a karşı haşyettir. Talebi ibadettir. Müzakeresi tesbihtir. Ondan bahis ise cihaddır.

392

İlmin efdali iman ilmidir. Bu ilimle az olan amel, ilim ile olduğu için menfaat verir. Fakat çok amel cehil ile olsa menfaatsizdir.

393

İlmin talibi (talebesi), RAHMAN'ın talibidir. İlmin talipçisi, İslam'ın rüknüdür. Onun ser-ü mükafatı, Peygamberlerle beraber verilir.

394

İlminden menfaat görülen bir alim, bin abidden hayırlıdır.

395

İmanı kurtarmak, Kur'ana ve Nur'a hizmet gibi, mukaddes ve asil bir dava uğrunda, hayatımı fedadan çekinmeyeceğim.

396

İnsan yaşlandıkça enaniyet gençleşir.

397

İnsan; bazı imtihanlara maruz kalır. Bu durum kuvvet ve salabet kazanmaya sebeptir.

398

İnsanın istidatları ve kabiliyetleri kırk yaşına kadar inkişaf eder.

399

İstidatları inkişaf ettirmek için çok okumak.

400

Kabiliyetleri inkişaf ettirebilmek için her şeyden evvel meşru ve sebatkâr bir şekilde çalışmayı bilmek lâzımdır.

401

Kim ki ilimden (yani ilm-i imani ve tahkikiden) bir bab, bir mes'ele taallüm ederse, onunla amel etsin etmesin, bir rek'at nafile namazdan efdaldir. Eğer öğrenmekle beraber amel de ederse, yahut onu başkasına da öğretirse, o zaman ta kıyamete kadar, onun o büyük sevabı ve onunla amel edenin sevabı onun olacaktır.

402

Kim ki İslamı ihya etmek niyetiyle ilimden bir bab tahsil ederse, onun derecesiyle peygamberlik derecesi arasında, yalnız bir kalmış olur.

403

Kudsi uhuvvetin teessüsü için çokluğa lüzum yoktur. 3-5 kişi olsa kafidir.

404

Kur'an'ı öğrenen ve öğreten, içindeki hakaikını ders veren bilmiş olsunlar ki; kıyamet gününde onların cennete girmelerine, saik ve delil ben olacağım.

405

Kur'an'ın hamelelerine ikram, hürmet ediniz. (Kur'an'ın hameleleriyse, ya Kur'an'ı hıfzedenlerdir, veyahut Kur'an'ın hakikatlarını yaşayanlardır.)

406

Lezzetli üzüm salkımlarının hasiyetleri, kuru çubuğunda aranılmaz.(Mektubat)

407

Meseleyi düşünmeli, fakat üzülüp gam ve keder içinde kalmamalı.

408

Mesleğimiz meşakkattir.

409

Muhakkak fitne gelmektedir. İbadı (insanları) parça parça edecektir. Ancak alimler ondan kurtulurlar.

410

Münakaşa ile hiçbir dava halledilmez. Münakaşadan yavaşça çekil, öyle şeyler muvakkattir.

411

Mütekellimden birisi gelecek, Kur'an'ı (Kur'an'ın hakikatlarını) öyle bir tarzda ders verecektir ki, ondan sonra, onun gibi o ders ve talimi veren olmayacaktır.

412

Nefsin öldürülmesi, tarikatın yoludur. Bizde, nefis ile mücadele etmek var.

413

Said, fitnelerden uzak kalmış kimse, musibet ve fitneye giriftar olduğu halde, sabreden kimsedir. Böyle adam ise, çok garip ve pek nadirdir.

414

Şaka, muhabbetin kezzabıdır.

415

Sakın bid'atlara yanaşmayınız. çünkü, bütün bid'atlar dalalettir. Bu dalaletler de, ceheneme dayanacaklardır.

416

Şedid, kuvvetli, kahraman o değildir ki, insanları mağlup etsin. Belki kahraman odur ki, gadap ve hiddet anında, nefsini mağlup eder.

417

Yüksek yerlerin hâfıza üzerindeki tesiri büyüktür.

418

Tenkit için okuyan, istifade edemez. Başkası için okuyan, istifade edemez. Kendi nefsi için okuyan, istifade eder.

419

Tuğlaları üst üste koymak tekrar değil, tesistir.

420

Üç şey kalbe nasihati tesir ettirmez: uyku sevgisi, rahat sevgisi, taam sevgisi (Hadis meali)

421

Ulemanın mürekkebiye Şüheda kanı muvazene edilse, muhakkak ki Allah yanında, ulemanın mürekkebi, Şühedanın kanından racih gelecektir.